23 Mayıs 2010 Pazar
3 sanatçı, 5 duyu 'Yunus' için Buluştu
Türkiye’de ilk defa dünyaca ünlü 3 sanatçı, 5 duyuya birden hitap eden benzersiz bir gösteriye imza attı. Türkiye’nin kendi alanlarında dünyaca 3 ünlü sanatçısı Piyanist Burçin Büke, Opera Sanatçısı Hakan Aysev ve Ressam İsmail Acar, ‘Yunus Emre ve onun sevgi öğretisi’ni bugüne kadar hiç denenmemiş bir çağdaş sanat ziyafetiyle sahneye taşıdı. İlk gösterisi 22 Mayıs tarihinde TAŞYAPI sponsorluğunda Aya İrini’de yapılan “Yunus”ta ses, görsellik, tat, dokunma ve koku öğeleri aynı çatı altında biraraya geldi. Prodüksiyonu Manifesto Pr&Events tarafından gerçekleştirilen, yurtiçinde ve yurtdışında ard arda sahnelenecek olan Yunus’un 2’nci gösteri, 28 Mayıs tarihinde Sheraton İstanbul Ataköy Hotel’de izleyiciyle buluşacak.
Türkiye’de bugüne kadar hiç yapılmamış bir sanat projesi, TAŞYAPI’nın ana sponsorluğunda Türk resim ve müziğinin dünyaca ünlü üç ismini buluşturdu. Dünyanın birçok ülkesinde konserler veren, 2002’de New York Carnegie Hall’da verdiği resitalle büyük ses getiren ve uluslararası pekçok ödüle layık görülen müziğin ‘Harika Çocuk’u Burçin Büke, dünyanın en önemli opera salonlarında izleyiciyle buluşan, Pavorotti’nin öğrencisi olan ve aynı sahneyi paylaşan Hakan Aysev ve Türkiye’yi yurtdışında başarıyla temsil eden ressamların başında gelen, son olarak Floransa Bienali’nde eserlerini tüm dünyadaki sanatseverlerle buluşturan ve birçok uluslararası ödül sahibı İsmail Acar’ı biraraya getiren “Yunus”, bugüne kadar hiç denenmemiş bir çağdaş sanat etkinliği olarak izleyici karşısına çıktı. “3 sanatçı ve 5 duyu”yu aynı çatı altında buluşturan proje; müzik ve görsel öğeleri biraraya getirirken, gösteri esnasında izleyicilere tat, dokunma ve koku duyusuna hitap eden sürprizler de yapıldı. İsmail Acar’ın Yunus’u resmettiği tablolardan oluşan sergisiyle başlayan gösteri, mekanın girişinden itibaren izleyicileri karşılayan koku ve tat eşliğinde, sesler ve sözlerin ritmiyle devam etti.
‘Yunus’ta koku duyusu için bugüne kadar dünyaca ünlü pekçok firmanın ürünleri için koku tasarlayan Gülçiçek, tat duyusu için ise Pelit, sadece bu gösterinin konseptine özel ürünler tasarladı. Gülçiçek, Yunus’un sevgi felsefesini izleyicilere görsellik ve ses öğelerinin dışında kokuyla da yaşatmak için tasarladığı özel koku, Pelit ise dokunma ve tatma duyusuna hitap eden buğday ve alıç dokusunda tasarlanan özel tatla, izleyicilere daha önce yaşamadıkları bir sanat deneyiminin kapısını açtı. Oldukça sade bir dekor ve kostüm tasarımına sahip olan “Yunus”ta İsmail Acar’ın eser ve tasarımlarıyla mekan, sahne ve konsept görselliği sağlandı. Kapıdan itibaren mekanda izleyicileri karşılayan kokular, ‘Yunus’un seyirciyle ilk teması oldu. Tütsülerle vurgulanan koku duyusundan sonra mekanda Yunus’u çağrıştıran semboller ortaya çıktı ve beraberinde tat, dokunma ve duyular harekete geçti. İlk gösterisi 22 Mayıs tarihinde Aya İrini’de izleyiciyle buluşan ‘Yunus’un 2’nci gösterisi, Sheraton İstanbul Ataköy Hotel’de 28 Mayıs tarihinde yapılacak.
“‘Yunus’ta herşey sevgi potasında eriyor”
Yunus Emre ve onun sevgi öğretisini merkeze koyan “Yunus”un temelleri, 3 sanatçının başka bir proje için biraraya gelmesiyle atılmış. ‘Yunus’un başlangıcını “Bizi biraraya getiren şey Yunus yani sevgi idi” diye tanımlıyor İsmail Acar. Acar hikayenin sonrasını şöyle anlatıyor: “Burçin ve Hakan’la yine Yunus’u içeren bir projede biraraya gelmiştik. Çıkış noktamız o oldu. Bu ekipte yer alan herkes işini sevgiyle yapan insanlar. Bizim sanatçı olarak misyonumuz sevgi. Hakan Aysev Türkiye’nin her yerine operayı götürmek için uğraşıyor. Bildiğiniz gibi Burçin Büke’nin de klasik müziği çocuklara sevdirmek için pek çok projesi var. Karşımdaki insanların işine olan bu tutkusu beni çok etkiledi. Bana da “Dünyaya neden geldin?” deseler “Resim yapmak için geldim” derim. Dolayısıyla “Yunus”da her şey sevgi potasında eriyor. İnsanlık tarihinin varoluşundan beri olan bir sevgiyi yaşatıyor. Varlığın başlangıcı ve son sınırı ‘sevgi’dir.”
“Bu proje, dünyayı ülkemize taşıyacak”
Yunus”un bugüne kadar yapılmış hiçbir Yunus projesiyle ortak noktası olmadığını anlatan Acar, ”Hatta Türkiye’de yapılmış herhangi bir projeye de benzemiyor. Bu özelliklere sahip, kendi alanlarında belli bir noktaya gelmiş 3 sanatçı, dünyada da kolay kolay bir araya gelemez. Bu iş, bir cesaret ve sevgi işi. Dünyada da çok örneği yok. Bu proje, hem dünyaya taşınacak, hem de dünyayı ülkemize taşıyacak. Çünkü dünyanın değişik yerlerinde gösteriler yapmak yeterli olmaz, dünyadan da insanları Yunus’un doğduğu corafyaya ülkemize çekmeyi düşünüyoruz, dünyaya hitap eden ve dünyanın ilgisini çeken bir proje olmasını istiyoruz” diyor.
‘Yunus’, geçmişten günümüze, insandan insana uzatılmış sevgi, kardeşlik ve hoşgörü elini anlatan bir gösteri olarak, Yunus Emre’nin aradan geçen bunca zamana rağmen, bugün bile insanlığa halen söyleyecek sözü olan bir dil ve gönül ustası olduğunun ispatı gibi. Yunus Emre’yi tarif etmenin neredeyse imkansıza yakın olduğu söyleyen Acar, “Kimilerine göre o sadece bir şair, kimilerine göre mistik bir derviş, kimilerine göre ise hümanist bir düşünürdür. Oysa Yunus Emre, bu dar tanımlamaların hiçbirine sığmayacak genişlikte bir isimdir. Bizim arzumuz, onun tasavvufuna ve fikirlerine mümkün olduğu kadar yaklaşmak ve bunu çok boyutlu olarak ifade etmeye çalışmak” diyor.
‘Yunus’: Bir Doğu’yu Keşif Projesi - Ulusaldan Evrensele Açılan Pencere
Yunus’un içinde “modern”i ve “güncel”i içeren bir proje olduğunun altını çizen Acar, “Biz 3 sanatçı olarak, Batı kültürünü temsil ediyoruz ama özümüz Doğu. Yunus, Batı normları üzerine formasyon almış insanların kendi kültürlerine yürek açmasıdır. Amacımız evrensel bir kişilik olan Yunus’u mümkün olduğunca geniş kitlelere taşımak, onun sevgi felsefesini alevlendirmek. Bu projenin çok doğru bir zamanda doğduğunu hissediyor ve düşünüyoruz çünkü dünyanın bu kadar sevgiye aç olduğu bir dönem olmamıştı. Yunus’un özünde “gerçeklik ve insanın özü” bulunuyor. Doğuyu kabul edip doğuya döndüğümüz zaman. Bu proje Doğu’ya dönüş projesi” diye anlatıyor.
Notalardan ve sözlerden çok öte...
Acar, ‘Yunus’ un birçok duyuya hitap eden bir gösteri olmasının nedenini ise şöyle açıklıyor: “Gösterimizde somut olan tüm duyu organlarına hitap edip, maneviyata dokunan artı bir boyut katacağız. Çünkü Yunus tasavvufunda evrende var saydığımız tüm varlıklar, ‘Tek’ olan gerçeğin varlığının değişik suretlerde tecellileri olup kendi başlarına varlıkları yoktur. Bu çokluğu, ayrı ayrı varlıklar var zannetmenin sebebi ise beş duyudur. Beş duyunun tabiatında olan eksik, kısıtlı algılama kapasitesi, bizi yanıltır ve çoklukta yaşadığımızı var sandırır. O nedenle bu projede de “manevi” boyut çok önemli. ‘Yunus’ta hikayeler ve geçmişten bir görüntü yaratacağız” dedi. Gösterinin en önemli kısımlarından birini oluşturan resim sergisini anlatan Acar, sözlerini şöyle bitiriyor: “Görsellik de bu gösteride çok önemli. Yunus Emre’nin bilinen bir görüntüsü yok. Biz onun felsefesinden yola çıkarak bir görsellik yaratacağız. Ben bunu tablolarıma yansıtacağım. Bu gösteri akademik yapının dışında, notaların da dışında bir doğaçlama olacak. ”Yunus” yazılı notalar ve sözlerden çok daha öte bir proje. Sevgi ve içinde bulunduğumuz ortam, bizi bambaşka yerlere götürebilir, hiç beklenmedik şekilde renklerin, notaların ve seslerin dışına çıkıp anlık performanslar sergileyebiliriz.”
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder