31 Mayıs 2010 Pazartesi

Sheraton İstanbul Ataköy Hotel birinci yılını kutladı


Sheraton İstanbul Ataköy Hotel birinci yılını kutladı
3 sanatçı, 5 duyu ‘Yunus’ için Sheraton’da buluştu
DATİ (Denizciler Ataköy Turizm İşletmeleri) Yatırım Holding A.Ş.’nin dünya devi Starwood Group’un en gözde markası Sheraton’la yaptığı franchise anlaşmasının ardından büyük bir yatırımla yenilenen Sheraton İstanbul Ataköy Hotel birinci yılını iş, sanat ve cemiyet hayatının önde gelen isimleri ile görkemli bir davetle kutladı.
Dati Yatırım Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Şadan Kalkavan’ın ev sahipliğinde gerçekleşen etkinlikte, dünyaca ünlü 3 sanatçı Piyanist Burçin Büke, Opera Sanatçısı Hakan Aysev ve Ressam İsmail Acar, ‘Yunus Emre ve onun sevgi öğretisi’ni sahneledi.
Ebru Akel’in sunuculuğunu üstlendiği gecede konuşma yapan Dati Yatırım Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Şadan Kalkavan “Dünyada ve ülkemizde ekonomik kriz ortamının gündemde olduğu ve yatırımların durdurulduğu bir dönemde büyük bir özveri ile çalışarak 60 milyon yatırımla Sheraton İstanbul Ataköy otelimizi hizmete sunduk. Bugün burada sizlerle otelimizin birinci yılını kutlamanın gururunu yaşıyoruz. Başta iş ortağımız Starwood grubu olmak üzere bu eserin oluşmasında ve bir yıllık süre zarfında bize güvenini ve desteğini koşulsuzca veren herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.
Dati Yatırım Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Yürütme Kurulu Başkanı Gökhan Kıran ise, “Bundan tam bir yıl önce Ataköy Otelcilik kalitesini ve hizmet anlayışını sunacak ve sadece iş dünyasına değil kent yaşamı ve kent kültürüne de büyük bir hareketlilik getirecek bir yatırım yaptığımızı belirtmiştik. İş toplantıları, davet, yemek ve organizasyonların yapılabildiği balo salonları yanında, dünya mutfaklarının eşsiz örneklerinin yer aldığı restoranlar ve SPA, fitness center’ımızla İstanbul’da adeta şehir içinde bir resort havası oluşturduk. Kısacası dünya standartlarıyla Türkiye’nin ihtiyaçlarını buluşturarak bir yıl gibi bir sürede İstanbul’un en çok tercih edilen otellerinden biri olduk” diye vurguladı.

Sheraton İstanbul Ataköy’ün görkemli manzarasından bir “Yunus” geçti
Türkiye’de bir ilk olan bu sanat projesi, Türk resim ve müziğinin dünyaca ünlü üç ismini buluşturdu. Dünyanın birçok ülkesinde konserler veren, 2002’de New York Carnegie Hall’da verdiği resitalle büyük ses getiren ve uluslararası pekçok ödüle layık görülen müziğin ‘Harika Çocuk’u Burçin Büke, dünyanın en önemli opera salonlarında izleyiciyle buluşan, Pavorotti’nin öğrencisi olan ve aynı sahneyi paylaşan Hakan Aysev ve Türkiye’yi yurtdışında başarıyla temsil eden ressamların başında gelen, son olarak Floransa Bienali’nde eserlerini tüm dünyadaki sanatseverlerle buluşturan ve birçok uluslararası ödül sahibı İsmail Acar’ı biraraya getiren “Yunus”, bugüne kadar hiç denenmemiş bir çağdaş sanat etkinliği olarak izleyici karşısına çıktı.
“3 sanatçı ve 5 duyu”yu aynı çatı altında buluşturan proje; müzik ve görsel öğeleri biraraya getirirken, gösteri esnasında izleyicilere tat, dokunma ve koku duyusuna hitap eden sürprizler de yapıldı. İsmail Acar’ın Yunus’u resmettiği tablolardan oluşan sergisiyle başlayan gösteri, mekanın girişinden itibaren izleyicileri karşılayan koku ve tat eşliğinde, sesler ve sözlerin ritmiyle devam etti.
Somut olan tüm duyu organlarına hitap edip, maneviyata dokunan artı bir boyut katılan gösteride ‘Yunus’tan hikayeler ve geçmişten bir görüntü yaratılıyor. Akademik yapının ve notaların da dışında bir doğaçlama olan ”Yunus” yazılı notalar ve sözlerden çok daha öte bir proje olma özelliğini taşıyor.
Bugüne kadar hiç denenmemiş bir çağdaş sanat ziyafeti olan “Yunus”ta, koku duyusu için bugüne kadar dünyaca ünlü pekçok firmanın ürünleri için koku tasarlayan Gülçiçek, tat duyusu için ise Pelit, sadece bu gösterinin konseptine özel ürünler tasarladı.

Olmuksa pazardaki konumunu sağlamlaştırıyor…


Olmuksa İngiliz DS Smith Grubu’nun Türkiye Operasyonlarını (Çopikas) satın alma anlaşması imzaladı.
Olmuksa pazardaki konumunu sağlamlaştırıyor…

Olmuksa bugün dünyanın önde gelen oluklu mukavva üreticilerinden İngiliz DS Smith Grubu’’nun Türkiye operasyonlarını (Çopikas) 5,5 milyon € bedel ile satın almak üzere önemli bir anlaşmaya imza atmıştır. Yasal sürecin sonuçlanmasının ardından hisse alım işlemi gerçekleşecektir.

Sabancı Holding CEO’su Ahmet Dördüncü bu adımın Sabancı Topluluğu açısından önemini “Sabancı Topluluğu olarak sürdürülebilirliğe inanıyoruz. Olmuksa şirketimiz de gerek operasyonlarımız, gerekse de toplumsal duyarlılık çalışmalarıyla bu felsefeyi en iyi yansıtan şirketlerimizden biridir. Olmuksa, Topluluğumuzun değer yaratma felsefesi ve Sabancı Holding’in bu alana duyduğu güvene paralel olarak sektörde büyümesini sürdürecektir.” ifadeleri ile vurgulamıştır.

Olmuksa Genel Müdürü Tuğrul Arıkan’ın verdiği bilgiye göre Çorlu ve Çorum’da yerleşik 2 kutu fabrikası, 1 kâğıt üretim tesisi ile 200’ü aşkın tecrübeli çalışan Olmuksa bünyesine katılacaktır . Bu tesisler Olmuksa’nın Türkiye’deki coğrafi servis noktalarını tamamlayacak ve Olmuksa’nın mevcut kapasitesini artıracaktır.

Arıkan satın alma ile birlikte mevcut bünyeye katılacak olan deneyimli insan kaynaklarının da Olmuksa’nın gelişimine önemli bir katkı sağlayacağını ifade etmiştir.

Bu adım Sabancı Holding ve International Paper ortak yatırımı olan Olmuksa ‘nın pazardaki konumunu sağlamlaştıracak ve farklı segmentlerdeki müşterilerine olan servis seviyesini kuvvetlendirecektir. Bunun yanında yeni coğrafyalara ve müşterilere yayılım fırsatı vererek Olmuksa’nın pazar payını artıracaktır.

Olmuksa ; mevcut durumdaki Edirne, Gebze, İzmir, Adana, Antalya ve İnegöl-Bursa fabrikalarına ilaveten yeni katılan Çorlu ve Çorum fabrikalarıyla birlikte toplam 8 üretim tesisinin sağlayacağı coğrafi avantaj ile Türkiye’deki tüm müşterilerinin beklentilerini üst seviyede karşılamaya devam edecektir.

Şirket yetkilileri; 2009 yılında da, sektörünün “En Beğenilen Şirketi*” seçilen Olmuksa’nın farklı sektörlerdeki müşterilerinin özel ihtiyaçlarına göre uygun inovatif çözümler üreterek değer katan yaklaşımına; yeni satın almanın önemli bir katkı sağlayacağını kaydettiler.



*Capital Dergisi’nin gerçekleştirdiği “Türkiye En Beğenilen Şirketleri 2009” araştırmasına göre…

MGD Altın Objektif 17 yaşında


Fi Yapı’nın ana sponsorluğunda ve DATİ Holding’in destekleriyle bu yıl 17’ncisi gerçekleştirilen “Altın Objektif Ödülleri Töreni, 27 Mayıs Perşembe akşamı Sheraton Ataköy İstanbul Oteli’nde düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Zuhal Topal’ın sunduğu ödül töreninde,
Nilgün Belgün, Nükhet Duru, Zara ve Çağla Şıkel de çeşitli bölümlerde sunuculuk yaptı.
Şef Behzat Gerçeker yönetimindeki ENBE Orkestrası eşliğinde Süper Star Ajda Pekkan’ın şarkılarıyla renk kattığı ödül törenine, sanat, sosyete ve iş dünyasından yaklaşık bin davetli katıldı. Sanat dünyasının zirvesindeki isimlerin belirlendiği geceye katılan konuklar, bir yandan zirvedeki sanatçıları alkışlarken, bir yandan da sohbet etme imkânı buldu.
Altın Objektif Ödül Töreni gecesine, Kültür Bakanlığı, Manifesto PR&Events, Hürriyet, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür A.Ş, Turkcell, AKSAV, Ritim, TRT 1, ve MÜ-YAP da katkıda bulundu.
İşte, 17’nci Altın Objektif Yarışması’nın sonuçları:

YAZILI BASIN ÖDÜLLERİ
En iyi haber:
- Kaddafiyi çekti kelepçeyi yedi – Cenker Tezel / Hürriyet Gazetesi
- İhanetin mimarı: Eren Talu’nun ihaneti – Halil Çilingir / Takvim Gazetesi
- Perinçek’e “Varım” dedi - Barış Engin / Habertürk Gazetesi

En iyi fotoğraf:
- Can Boğazdan Gelir: Can Dündar ile Taies Farzan fotoğrafı – Barış Engin / Habertürk Gazetesi
- Van Kedisi: Ajda Pekkan – Sayit Durmaz / Akşam Gazetesi

En iyi röportaj:
- Nazlıcan Tağızade: Beni kendine eş değil, köle yaptı – Gülşen Yüksel / Vatan Gazetesi
- Fatih Akın: Başarımın kölesi olmuştum - Sinem Vural / Hürriyet Gazetesi
- Aydemir Akbaş: Kemal Sunal gibi ölmek istemiyorum – İlker Gezici / Sabah Gazetesi

En iyi magazin internet sitesi:
www.ayakligazete.com

TELEVİZYON ÖDÜLLERİ
En iyi haber:
- Tolga Karel’e uçakta dayak – Haber: Ayhan Oral / Kamera: Cihansuz Kavlo – Pazar Sürprizi / Show TV
- Cem Yılmaz-Şahan Gökbakar buluşması–Haber: Hakan Güngörmez / Kamera: Hüseyin Köse - Magazin Özel / TRT 1
- Arzu Ece kanser – Haber: Ömür Sabuncuoğlu Kamera: Mehmet Güngören - Magazin D / Kanal D

En iyi röportaj:
- Cüneyt Arkın hastane röportajı – Seyhan Erdağ - Pazar Sürprizi / Show TV
- Melek Yargıcı: Podyumdan tek göz odaya – Fatih Yılmaz - Yakın Takip / Cine 5
- Erdinç Dinçer’in dramı – Selçuk İnci - Star Life / Star TV



En iyi görüntü:
- Arda Turan’dan Sinem Kobal’a öpücük yağmuru – Haber: Sercan Kazancı Kamera: Murat Başaran - Mega Magazin / Star TV
- Musa Uzunlar-İpek Karapınar - Büyük’ün küçük aşkı – Haber: Emrah Günel Kamera: Serhat Öztürk - Bizden Kaçmaz / Fox TV
- Necati Şaşmaz’ın otosuna polis eskortu – Haber: Emrah Günel Kamera: Serhat Öztürk - Bizden Kaçmaz / Fox TV

MÜZİK ÖDÜLLERİ
Yılın Şarkısı: Hastalıkta Sağlıkta / Mustafa Ceceli
Yılın Albümü: Sıla / İmza
Yılın yorumcusu: Ajda Pekkan
Yılın Çıkış Yapan Yorumcusu: Yusuf Güney

SİNEMA ÖDÜLLERİ
Yılın En İyi Filmi: Nefes: Vatan Sağolsun
Yılın En İyi Sinema Oyuncusu: Ata Demirer / Eyvah Eyvah
Yılın En İyi Sinema Yönetmeni: Tomris Giritlioğlu / Güz Sancısı

TİYATRO ÖDÜLLERİ
Yılın En İyi Tiyatro Oyunu: İyi Günde Kötü Günde / Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu
Yılın En İyi Tiyatro Oyuncusu: Genco Erkal / Marks’ın Dönüşü / Dostlar Tiyatrosu

TELEVİZYON ÖDÜLLERİ
Yılın En İyi Dizisi: Hanımın Çiftliği / Kanal D
Yılın En İyi Dizi Oyuncusu: Barış Falay / Ezel
Yılın Komedi Dizisi: Çok Güzel Hareketler Bunlar
Yılın Komedi Oyuncusu: Ufuk Özkan / Geniş Aile
Yılın En İyi Haber Spikeri: Uğur Dündar / Star
Yılın En İyi Magazin Programı: Süper Star Life
Yılın En İyi Eğlence Programı: Salı Sefası / TV8
Yılın En İyi Talk Show Programı: Beyaz Show
Yılın En İyi Sunucusu: Zuhal Topal
Yılın En İyi Spor Programı: Telegol / Kanal Türk
Yılın En İyi Yarışma Programı: Var mısın Yok musun / Show TV

MODA ÖDÜLLERİ
Yılın En İyi Modacısı: Hakan Yıldırım
Yılın En İyi Mankeni: Çağla Şıkel

ONUR ÖDÜLLERİ
Erdal Özyağcılar / Elveda Rumeli
Tuncel Kurtiz / Ezel

23 Mayıs 2010 Pazar

3 sanatçı, 5 duyu 'Yunus' için Buluştu


Türkiye’de ilk defa dünyaca ünlü 3 sanatçı, 5 duyuya birden hitap eden benzersiz bir gösteriye imza attı. Türkiye’nin kendi alanlarında dünyaca 3 ünlü sanatçısı Piyanist Burçin Büke, Opera Sanatçısı Hakan Aysev ve Ressam İsmail Acar, ‘Yunus Emre ve onun sevgi öğretisi’ni bugüne kadar hiç denenmemiş bir çağdaş sanat ziyafetiyle sahneye taşıdı. İlk gösterisi 22 Mayıs tarihinde TAŞYAPI sponsorluğunda Aya İrini’de yapılan “Yunus”ta ses, görsellik, tat, dokunma ve koku öğeleri aynı çatı altında biraraya geldi. Prodüksiyonu Manifesto Pr&Events tarafından gerçekleştirilen, yurtiçinde ve yurtdışında ard arda sahnelenecek olan Yunus’un 2’nci gösteri, 28 Mayıs tarihinde Sheraton İstanbul Ataköy Hotel’de izleyiciyle buluşacak.

Türkiye’de bugüne kadar hiç yapılmamış bir sanat projesi, TAŞYAPI’nın ana sponsorluğunda Türk resim ve müziğinin dünyaca ünlü üç ismini buluşturdu. Dünyanın birçok ülkesinde konserler veren, 2002’de New York Carnegie Hall’da verdiği resitalle büyük ses getiren ve uluslararası pekçok ödüle layık görülen müziğin ‘Harika Çocuk’u Burçin Büke, dünyanın en önemli opera salonlarında izleyiciyle buluşan, Pavorotti’nin öğrencisi olan ve aynı sahneyi paylaşan Hakan Aysev ve Türkiye’yi yurtdışında başarıyla temsil eden ressamların başında gelen, son olarak Floransa Bienali’nde eserlerini tüm dünyadaki sanatseverlerle buluşturan ve birçok uluslararası ödül sahibı İsmail Acar’ı biraraya getiren “Yunus”, bugüne kadar hiç denenmemiş bir çağdaş sanat etkinliği olarak izleyici karşısına çıktı. “3 sanatçı ve 5 duyu”yu aynı çatı altında buluşturan proje; müzik ve görsel öğeleri biraraya getirirken, gösteri esnasında izleyicilere tat, dokunma ve koku duyusuna hitap eden sürprizler de yapıldı. İsmail Acar’ın Yunus’u resmettiği tablolardan oluşan sergisiyle başlayan gösteri, mekanın girişinden itibaren izleyicileri karşılayan koku ve tat eşliğinde, sesler ve sözlerin ritmiyle devam etti.
‘Yunus’ta koku duyusu için bugüne kadar dünyaca ünlü pekçok firmanın ürünleri için koku tasarlayan Gülçiçek, tat duyusu için ise Pelit, sadece bu gösterinin konseptine özel ürünler tasarladı. Gülçiçek, Yunus’un sevgi felsefesini izleyicilere görsellik ve ses öğelerinin dışında kokuyla da yaşatmak için tasarladığı özel koku, Pelit ise dokunma ve tatma duyusuna hitap eden buğday ve alıç dokusunda tasarlanan özel tatla, izleyicilere daha önce yaşamadıkları bir sanat deneyiminin kapısını açtı. Oldukça sade bir dekor ve kostüm tasarımına sahip olan “Yunus”ta İsmail Acar’ın eser ve tasarımlarıyla mekan, sahne ve konsept görselliği sağlandı. Kapıdan itibaren mekanda izleyicileri karşılayan kokular, ‘Yunus’un seyirciyle ilk teması oldu. Tütsülerle vurgulanan koku duyusundan sonra mekanda Yunus’u çağrıştıran semboller ortaya çıktı ve beraberinde tat, dokunma ve duyular harekete geçti. İlk gösterisi 22 Mayıs tarihinde Aya İrini’de izleyiciyle buluşan ‘Yunus’un 2’nci gösterisi, Sheraton İstanbul Ataköy Hotel’de 28 Mayıs tarihinde yapılacak.

“‘Yunus’ta herşey sevgi potasında eriyor”
Yunus Emre ve onun sevgi öğretisini merkeze koyan “Yunus”un temelleri, 3 sanatçının başka bir proje için biraraya gelmesiyle atılmış. ‘Yunus’un başlangıcını “Bizi biraraya getiren şey Yunus yani sevgi idi” diye tanımlıyor İsmail Acar. Acar hikayenin sonrasını şöyle anlatıyor: “Burçin ve Hakan’la yine Yunus’u içeren bir projede biraraya gelmiştik. Çıkış noktamız o oldu. Bu ekipte yer alan herkes işini sevgiyle yapan insanlar. Bizim sanatçı olarak misyonumuz sevgi. Hakan Aysev Türkiye’nin her yerine operayı götürmek için uğraşıyor. Bildiğiniz gibi Burçin Büke’nin de klasik müziği çocuklara sevdirmek için pek çok projesi var. Karşımdaki insanların işine olan bu tutkusu beni çok etkiledi. Bana da “Dünyaya neden geldin?” deseler “Resim yapmak için geldim” derim. Dolayısıyla “Yunus”da her şey sevgi potasında eriyor. İnsanlık tarihinin varoluşundan beri olan bir sevgiyi yaşatıyor. Varlığın başlangıcı ve son sınırı ‘sevgi’dir.”
“Bu proje, dünyayı ülkemize taşıyacak”
Yunus”un bugüne kadar yapılmış hiçbir Yunus projesiyle ortak noktası olmadığını anlatan Acar, ”Hatta Türkiye’de yapılmış herhangi bir projeye de benzemiyor. Bu özelliklere sahip, kendi alanlarında belli bir noktaya gelmiş 3 sanatçı, dünyada da kolay kolay bir araya gelemez. Bu iş, bir cesaret ve sevgi işi. Dünyada da çok örneği yok. Bu proje, hem dünyaya taşınacak, hem de dünyayı ülkemize taşıyacak. Çünkü dünyanın değişik yerlerinde gösteriler yapmak yeterli olmaz, dünyadan da insanları Yunus’un doğduğu corafyaya ülkemize çekmeyi düşünüyoruz, dünyaya hitap eden ve dünyanın ilgisini çeken bir proje olmasını istiyoruz” diyor.
‘Yunus’, geçmişten günümüze, insandan insana uzatılmış sevgi, kardeşlik ve hoşgörü elini anlatan bir gösteri olarak, Yunus Emre’nin aradan geçen bunca zamana rağmen, bugün bile insanlığa halen söyleyecek sözü olan bir dil ve gönül ustası olduğunun ispatı gibi. Yunus Emre’yi tarif etmenin neredeyse imkansıza yakın olduğu söyleyen Acar, “Kimilerine göre o sadece bir şair, kimilerine göre mistik bir derviş, kimilerine göre ise hümanist bir düşünürdür. Oysa Yunus Emre, bu dar tanımlamaların hiçbirine sığmayacak genişlikte bir isimdir. Bizim arzumuz, onun tasavvufuna ve fikirlerine mümkün olduğu kadar yaklaşmak ve bunu çok boyutlu olarak ifade etmeye çalışmak” diyor.
‘Yunus’: Bir Doğu’yu Keşif Projesi - Ulusaldan Evrensele Açılan Pencere
Yunus’un içinde “modern”i ve “güncel”i içeren bir proje olduğunun altını çizen Acar, “Biz 3 sanatçı olarak, Batı kültürünü temsil ediyoruz ama özümüz Doğu. Yunus, Batı normları üzerine formasyon almış insanların kendi kültürlerine yürek açmasıdır. Amacımız evrensel bir kişilik olan Yunus’u mümkün olduğunca geniş kitlelere taşımak, onun sevgi felsefesini alevlendirmek. Bu projenin çok doğru bir zamanda doğduğunu hissediyor ve düşünüyoruz çünkü dünyanın bu kadar sevgiye aç olduğu bir dönem olmamıştı. Yunus’un özünde “gerçeklik ve insanın özü” bulunuyor. Doğuyu kabul edip doğuya döndüğümüz zaman. Bu proje Doğu’ya dönüş projesi” diye anlatıyor.
Notalardan ve sözlerden çok öte...
Acar, ‘Yunus’ un birçok duyuya hitap eden bir gösteri olmasının nedenini ise şöyle açıklıyor: “Gösterimizde somut olan tüm duyu organlarına hitap edip, maneviyata dokunan artı bir boyut katacağız. Çünkü Yunus tasavvufunda evrende var saydığımız tüm varlıklar, ‘Tek’ olan gerçeğin varlığının değişik suretlerde tecellileri olup kendi başlarına varlıkları yoktur. Bu çokluğu, ayrı ayrı varlıklar var zannetmenin sebebi ise beş duyudur. Beş duyunun tabiatında olan eksik, kısıtlı algılama kapasitesi, bizi yanıltır ve çoklukta yaşadığımızı var sandırır. O nedenle bu projede de “manevi” boyut çok önemli. ‘Yunus’ta hikayeler ve geçmişten bir görüntü yaratacağız” dedi. Gösterinin en önemli kısımlarından birini oluşturan resim sergisini anlatan Acar, sözlerini şöyle bitiriyor: “Görsellik de bu gösteride çok önemli. Yunus Emre’nin bilinen bir görüntüsü yok. Biz onun felsefesinden yola çıkarak bir görsellik yaratacağız. Ben bunu tablolarıma yansıtacağım. Bu gösteri akademik yapının dışında, notaların da dışında bir doğaçlama olacak. ”Yunus” yazılı notalar ve sözlerden çok daha öte bir proje. Sevgi ve içinde bulunduğumuz ortam, bizi bambaşka yerlere götürebilir, hiç beklenmedik şekilde renklerin, notaların ve seslerin dışına çıkıp anlık performanslar sergileyebiliriz.”

10 Mayıs 2010 Pazartesi

“Türkiye’de Krispy Kreme ile büyüyeceğiz”


Dünyaca ünlü Amerikan markası Krispy Kreme’i Türkiye’ye getiren, Katar’ın önde gelen gruplarından Almana Group Yönetim Kurulu Başkanı Omar Almana, Türkiye’de hızla büyüyen Krispy Kreme’in şu anda 10 olan mağaza sayısını 2010 yılı sonunda 25’e çıkarmayı planladıklarını söyledi. 2012 yılı sonunda 60 mağazaya ulaşmayı hedeflediklerini belirten Almana, “İstanbul’un ardından 2 yıl içinde Ankara, İzmir ve Bursa’da da Krispy Kreme mağazaları açacağız. Türkiye’de yeni yatırımlara açığız ama şu an Krispy Kreme’le büyüyoruz” dedi.
Krispy Kreme’i Türkiye’ye getiren Katarlı Almana Group Yönetim Kurulu Başkanı Omar Almana, Krispy Kreme’in 2010 yılı sonunda 25 mağazaya ulaşacağını belirterek, “2012 yılı sonunda bu rakamın 60 olmasını planlıyoruz. Türkiye’de başka yatırımlara da açığız ama grup olarak şu an Krispy Kreme’le büyüyoruz” dedi. 2010 yılı sonuna kadar açılacak 15 mağaza için 6 milyon TL yatırım yapacaklarını belirten Almana, Krispy Kreme Türkiye’nin 2010 yılı ciro hedefinin 12 milyon TL , 2011 yılı ciro hedefinin ise 30 milyon TL olduğunu belirtti.
Türkiye’de fırsat gördükleri her alanda yatırım yapabileceklerini söyleyen Almana, “Almana Group olarak 1985 yılında KFC ‘i Türkiye ‘ye getirdik. Süzer Grubu ile ortak olarak KFC ve Pizza Hut işletmelerini yönettik. Yeni ortaklıklara her zaman açığız” dedi.
Almana Group 2009 cirosu 50 milyar dolar
Almana Group olarak kuruldukları 1960 yılından bu yana en büyük yatırımı ana sektörleri olan yağ ve doğalgazda yaptıklarının altını çizen Almana, “Ayrıca Chrysler, Dodge, Jeep, Peugeot , Ford ve Lincoln’ün ana bayisiyiz. IBM ve Coca Cola markalarının tüm Körfez ülkelerindeki ortağıyız. Bunun dışında gayrimenkul ve inşaat sektörlerinde de yatırımlarımız var” dedi. Almana Group olarak tüm Körfez ülkelerinde, İngiltere ve Lübnan’da da yatırımlarını olduğunu belirten Almana, Almana Group 2009 cirosunun iştiraklerle beraber 50 milyar doların üzerinde olduğunu ve 2010 için yüzde 10 -15 büyüme hedeflediklerini söyledi.
Krispy Kreme’in 1937’de Winston Salem’de kurulan bir marka olduğunu hatırlatan Krispy Kreme Türkiye Genel Müdürü Ahmet Murtezaoğlu ise “Tüm dünya Krispy Kreme’i “ağızda eriyen lezzet” olarak tanıyor. Krispy Kreme’in dünyada ABD dışında 18 ülkede 540 mağazası var. Bu ülkelerin başında Japonya, Kore, Ingiltere, Avustralya ve Dubai geliyor” dedi. Türklerin tatlıyı çok sevmelerinden yola çıkarak, Türkiye pazarına girmeden araştırmalar yaptırdıklarını söylene Murtezaoğlu şöyle devam etti: ”Krispy Kreme olarak ilk fabrika mağazamızı 24 Ağustos 2009’da açtık. İnsanlar Krispy Kreme’i seviyor, bu nedenle çok hızlı büyüyoruz. Farklı şehirlerden de talep var. Şu anda mevcut 10 dükkanımızda, lezzetli doughnutlarımızın yanı sıra en iyi kahveyi de sunuyoruz.”




Krispy Kreme Hakkında:

• İlk mağazasını 1937 yılında Amerika’da açan Krispy Kreme’in bugün Amerika, Avrupa, Latin Amerika, Ortadoğu ve Asya’da olmak üzere 18 ülkede 530’dan fazla mağazası bulunmaktadır.
• Dünyanın her noktasında Krispy Kreme Doughnut’ları ilk kurulduğu günkü tarifle üretilmektedir.
• Krispy Kreme mağazalarında günde 3 milyon, yılda 1,3 milyar doughnut üretilmektedir.
• Krispy Kreme yılda 5 olimpik havuzu dolduracak miktarda çikolata kullanırken, 22 saniyede Emirates Kulesi yüksekliğinde üretim gerçekleştiriyor.
• Krispy Kreme Türkiye’de yaklaşık 100 kişilik istihdam sağlamaktadır.
• Çoğu mağazalarıın içinde çocuk oyun alanı bulunmaktadır. Krispy Kreme doğum günleri için özel paketler sunarak çocukların unutamayacakları bir doğum günü geçirmelerine yardımcı oluyor.
• Kablosuz internetle günün her saati sınırsız internet erişimi sağlanmaktadır.
• Krispy Kreme içinde özürlü asansörü ve tuvaleti bulunmaktadır.